Sadık Rıfat Paşa – Mütefekkir Devlet Adamı
Sadık Rıfat Paşa – Mütefekkir Devlet Adamı
Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın Cumhuriyetin 100. Yılına Armağan Yayın Projeleri kapsamında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da destekleriyle yayın hayatına kazandırılan “Kültürümüzün Temelini Oluşturan Değerli İnsanlarımızın Biyografileri” serisinden “Sadık Rıfat Paşa – Mütefekkir Devlet Adamı” adlı eser Yaşar Zorlu tarafından kaleme alınmıştır.
Tarihimizde nadir görülen mütefekkir devlet adamlarından birisi; Osmanlı Türkiye’sinin devlet kurumlarında ve toplum yapısında ani ve radikal değişimlere gidildiği II. Mahmud ve Tanzimat döneminde yaşayan Sadık Rıfat Paşa’dır. Ramazanoğlularından olup 1700’lerin başından beri devlette umur görmüş İstanbul’un köklü bir ailesine mensup olan Sadık Rıfat Paşa büyükelçilik, dışişleri, maliye bakanlığı ve meclis başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Günümüz Cumhuriyet Türkiye’sinin, hatta tüm dünyanın da can yakıcı temel sorunlarıyla birebir ilişkili olan siyasî ve toplumsal görüş ve çözüm önerileriyle devlet adamlığından ziyade bir mütefekkir olarak temayüz etti. Kısa sayılabilecek 49 yıllık ömründe siyaset, iktisat, bürokrasi, eğitim, edebiyat, İslam ahlakı hakkında eserler kaleme aldı. Bütün eserlerinde, çok sayıdaki mektup ve raporlarında dağılma sürecine giren devletin varlığını sürdürmesini sağlayacak önerilerde bulundu. Sunduğu raporlarda başta Tanzimat Fermanı olmak üzere yapılması gereken ıslahatların teorik ilkelerini belirledi. Çağın icaplarına göre kurumların yeniden yapılandırılması, ticaret, ziraat, sanayi, ulaşım ve eğitimin geliştirilmesi, banka kurulması, denk bütçe yapılması gibi güncel pratik çözüm önerileri sundu. Bu gibi projeleri kapsayan başarılı bir iktisadî kalkınmanın ancak, Tanzimat Fermanı’nın temel ilkeleri olmasını sağladığı, hiçbir ayrım yapmadan can, mal, namus, itibar gibi temel insan haklarına riayetle, hâsılı adil bir yönetimle gerçekleşebileceğini belirtti. Bu bağlamda devletin ve ülkenin beka sorununun; adaletin gereği olarak halkın temel insan haklarının, emniyet ve refahının teminiyle, insanların kalplerinin fethiyle, kamuoyunun dikkate alınmasıyla, kamu yararına öncelik verilmesiyle bireysel hakların da engellenmemesiyle ve bu suretle halkın devletine mensubiyetinin sağlanmasıyla aşılabileceğini bütün yazılarında vurguladı.